SAADET Partisi (SP) Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, “Saraylarda hizmet verenler, sarayın sahibine bağlı olur. Kendi inisiyatifini kullanamaz, dışarıda bulunan en fakir insan saraydakine nazaran hürdür, fikrini rahatlıkla söyler. Bizi saraylara mahkum edip fikirlerimiz elimizden alınırsa, bu doğru bir gidişat olmaz” dedi.
Mardin’e gelen SP Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Öğretmenevi’nde STK temsilcileri ile bir araya geldi. Burada konuşan SP Genel Başkanı Karamollaoğlu, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nde yapılan referandum ile ilgili konuşurken, şunları söyledi:
“Dışarıdan gelenler bir gün gidecek, kalıcı olan bölge insanıdır. Bizim çalışmalarımız, bölgede gerginliği artıracak mahiyette olmamalı kanaatindeyim. Bu bölgeye dışarıdan müdahaleler oldukça huzur ve barıştan endişe ediyoruz. Bu bölgede emelleri olanlar bu bölgede yaşayan insanların refahı, huzuru ve barışı için buraya müdahale etmiyorlar, kendi menfaatlerini her şeyin önünde tutuyorlar. Onun dışında bu bölgede meydana gelecek bütün gelişmeleri bu bölgede yaşayan ülkeler, bu bölgede yaşayan insanlar karar vererek görmeli bundan dolayı da ben böyle bir hareket meydana geldiğinde Türkiye’nin, İran’ın, Irak’ın da ve Suriye’nin de bu bölgede yaşayan insanların da kardeşlerimizin de bir araya gelerek çözüm bulmalarının isabetli olacağını kanaatindeyim. Bundan dolayı dışarıdan yapılacak müdahalelerle eğer böyle bir şey gerçekleşirse, kendi kendimize vereceğimiz kararla aynı noktada birleşse bile ikisinin arasında fark meydana gelir. Bu bölgede yaşayan insanlar olarak bu bölgenin huzurunu, barışını bizler temin etmek mecburiyetindeyiz. Bu da ancak iyi bir diyalog kurulursa mümkün olabilir.”
‘TERÖR SADECE SİLAH İLE ÇÖZÜLMEZ’
SP Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Türkiye´nin birinci ve en önemli meselesinin kamplaşma ve kutuplaşma olduğunu söyleyerek konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Referandumda çıktık, herkesten farklı olarak evet demedik. Bir ülkenin yönetiminde tek sesin, tek kişinin bütün yetkileri elinde toplamasının isabetli bir tercih olmayacağını ifade ettik. Prensip itibariyle başkanlık sistemine karşı değiliz. Ancak, denetlenmeyen, kontrol edilmeyen her kararı tartışmasız uygulanır hale gelen bir başkan olduğunda, bir hata olduğunda sistem o hatayı telafi edecek bir yapıya sahip değilse, o hatayı benimsemek mecburiyetinde kalır. Ayrıca adalet gibi önemli mekanizmaları kesinlikle iktidarın etkisi altında kalmamalı. Bugün kabul etsek de etmesek de Türkiye’de bir terör meselesi var. Uzun zamandır ısrarla söylüyorum. Terör sadece silahla çözülmez. Bölgenin ekonomik, sosyal, eğitim meselelerini, demokratik haklar konusundaki hususları ve psikolojik durumu mütalaa etmeden böyle bir problemin üstesinden gelmek mümkün olmaz. Onun için biz bu meselenin kucaklayıcı bir üslupla ele alınması gerektiğine inanıyoruz. Bu iş kolay mıdır? Hayır zordur. Güzeli, iyiyi, doğru başarmak her zaman kolay değildir. Fedakarlık ister çaba ister, arayış ister. İrtibat kanallarını oluşturmak ister farklı fikir ve gruplara sahip insanlar arasında. Yapılan anketlere göre Türkiye’de adalete ciddi manada güvenin azaldığını görüyoruz. Türkiye’de yaşayanlar adaletin yürütmenin etkisi altında olduğunu düşünüyor ve yüzde 85’i adalete güvenmediğini belirtiyor. Bu akılalmaz bir iş, tasavvur edilemez. Adaleti tesis eden hakim ve savcıların ise yüzde 80’i kendi verdiği kararın adaletli olmadığını düşünüyor. Türkiye’nin meselelerinin hepsi bir numara aslında sadece kamplaşma vs. değil. Terörle mücadele de bir numaralı mesele, adaletin tesisi de bir numaralı mesele öbür taraftan ekonomi de bir numaralı meselemiz. Eğer Türkiye yatırımlarıyla ayağa kalkmıyor, güçlenmiyor diğer devletlere karşı rekabet edecek bir yapıya kavuşmuyorsa bu ekonomik politikaların yanlışlığındandır. Refah içerisinde yaşamak için uçağı, otomobili, giyim-kuşamı, yiyecek-içeceği kendimiz üretmeyip, dışarıdan alırsak Allah muhafaza refah içerisinde yaşayan köle durumuna düşeriz.”
SP Genel Başkanı Karamollaoğlu, saraylarda hizmet verenlerin sarayın sahibine bağlı olduğunu da ifade ederek, “Kendi inisiyatifini kullanamaz, dışarıda bulunan en fakir insan saraydakine nazaran hürdür, fikrini rahatlıkla söyler. Ama saraydaki onu yapamaz. Bizi saraylara mahkum edip fikirlerimiz elimizden alınırsa, bu doğru bir gidişat olmaz. Bir memleketin kendisine zarar verecek tehditlere karşı kendisini müdafaa etmesi ekonomik gücüyle alakalıdır. Ama bu rakamlarla ifade edilen sadece bir güç olmakla biz güçlenmiş sayılmayız. Güç üretimle ilgilidir. Bir ülke ihtiyaç duyduğu her şeyi üretebiliyorsa güçlü demektir” diye konuştu.