Eylül ayının gelmesi ile sonbahar soğukları kapımıza dayandı. Değişen hava sıcaklıkları ile birlikte halsizlik, nezle ve grip gibi hastalıklar da kendini göstermeye başladı. Peki bağışıklık sistemimizi güçlendirerek bu hastalıklardan korunabilmek mümkün mü? İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Uzm. Dyt. Sinem Usuk, açıkladı.
Sağlığı korumak ve güçlendirmek için yüksek besin değeri olan “gerçek besinleri” tüketmek yaz veya kış fark etmeksizin en temel hedefimiz olmalı. Vücudumuzda bağışıklık sistemi de dahil olmak üzere tüm sistemlerin tükettiğimiz besinlerden gelen besin öğelerine ihtiyacı vardır. Besin öğelerini, besinlerin içerisine saklanmış esas süper kahramanlar olarak düşünebiliriz. Bağışıklık sistemi söz konusu olduğunda ön plana çıkan öğeler ise A, C, E vitaminleri ile çinko minerali oluyor. Omega-3 yağ asitleri de yine immün sistemin en güçlü destek kuvvetlerinden biri. Mevsime uygun beslenerek aslında bu saydığım tüm besin öğelerini kolaylıkla bağışıklık sistemimize sunabiliyoruz. Sebze ve meyve tezgahlarında kışın hakim olan koyu yeşil yapraklı sebzeler, parlak turuncu renkler boşa değil, havalar soğudukça yağlanan leziz balıklar da… Hepsi tam da bu besinlerin içerdiği vitamin ve minerallere olan ihtiyacımızın arttığı dönemlerde beslenmemize dahil olmak üzere hazırlar.
Güçlü Bağışıklık Sistemi Bunlara Dikkat!
A vitamini, özellikle solunum sistemi yolu enfeksiyonlarından koruyucu rolüyle etkisi kesin olarak kanıtlanmış bir vitamin. Besinlerle günlük ihtiyacımızı çok rahat karşılayabiliyoruz. Hayvansal kaynakları arasında karaciğer, yumurta, süt ve tereyağı yer alırken bitkisel olarak ise özellikle, koyu yeşil yapraklı sebzeler (ıspanak, pazı vb) ile turuncu renkli (havuç, kış kabağı vb.) sebzeleri tüketeceğiniz bir diyetin; A vitamini ihtiyacınız konusunda yeterli olacağına emin olabilirsiniz. Etrafınızda soğuk algınlığı geçiren insan sayısının artmasını takiben yeşil, sarı ve turuncu renklerin de beslenmenizdeki hakimiyetinin artması gerektiğini unutmayınız. A vitamini karaciğerde depolanabildiğinden, besin takviyesi olarak bilinçsiz tüketilmesi de zehirlenmelere yol açabilir.
“Gün İçinde Tüketilen 2 Mandalina Günlük C Vitamini İhtiyacını Karşılayabilir”
En temel koruyucularımızdan olan C vitaminini, suda eriyen ve vücudumuzda depolanamayan bir vitamin olduğu için günlük olarak almamız gerekiyor. Beslenmedeki C vitamini deposu gıdalarımız ise; taze sebze ve meyveler. Hayvansal besinler bu noktada C vitamini açısından oldukça zayıf, hatta birçoğunda neredeyse hiç C vitamini bulunmuyor. Yetişkin bir bireyin günlük ortalama 90 mg C vitamini alması gerekiyor. Bu teorik bilgiyi pratiğe dökecek olursak; 2 küçük boy mandalina 85 mg, 1 orta boy portakal 115 mg, 1 adet kivi 75 mg, 3 sivri biber 110 mg C vitamini içeriyor. Yani sabah kahvaltıda 3 adet yeşil biber ve gün içinde 2 adet mandalina tüketerek günlük C vitamini ihtiyacımızın üstüne dahi çıkabiliyoruz. Bu nedenle kış geldi diye eller hemen C vitamini preparatlarına değil, C vitamini zengini sebze ve meyvelere gitmeli. Emzikli bireylerin C vitamini ihtiyacı emzirmeyen yetişkin bireylere göre daha yüksek olduğundan bu dönemdeki kadınların C vitamini alımını daha yüksek tutmalarında fayda var. Yoğun stresli bireylerde, alkol ve sigara tüketenlerde, ateşli ve viral hastalıklarda, antibiyotik ve ağrı kesici kullanımı olan kişilerde de günlük C vitamini ihtiyacı daha yüksek oluyor.
Çinko Daha Hızlı Toparlanmanızı Sağlar!
Çinko güçlü bir antioksidan mineraldir. Dolayısıyla bağışıklık sisteminin güçlenmesinde veya güçsüz düşüp hastalandığımızda daha hızlı toparlanmamızda önemli rol oynar. Bu yüzden de bizler birçok multivitaminin içerisinde hatta bazen sadece C vitaminiyle kombine olarak çinkoyu görmekteyiz. Besinsel çinko kaynaklarına baktığımızda ise özellikle hayvansal besinler, kırmızı et başta olmak üzere iyi birer çinko kaynağı. Bununla birlikte yağlı tohumlar (özellikle kabak çekirdeği), koyu yeşil yapraklı sebzeler de çinko açısından bizi desteklemekte.
Su Tüketimi ve Uyku Bağışıklık Sisteminin Olmazsa Olmazı!
Yeterli su tüketimi, bağışıklık sistemi elemanlarının sorunsuz çalışması için çok değerli. Kışın gelmesiyle birlikte, su tüketimimiz artması gerekirken ne yazık ki azalıyor. Ancak özellikle enfeksiyon durumlarında su tüketiminin ekstra özenli bir şekilde arttırılması gerekmekte. Kronik yorgunluk da hastalık riskini arttıran faktörlerden biri. Beslenmenize gösterdiğiniz özeni günlük uyku düzeniniz için de göstermeniz sistemin tüm çarklarının doğru çalışması için gerekli.
“Bilinçsiz Yapılan Diyetler Bağışıklık Sistemini Düşürür”
Son olarak; bilinçsizce uygulanan, yeterli ve dengeli olmayan beslenme programları, özellikle çok düşük kalorili şok diyetler metabolizmayı her anlamda hırpalar ve sizi hastalıklara açık konuma getirir. Özellikle; düşük kalorili diyetler, kişilerde yeterli besin öğesi desteğini sağlamadığından bağışıklık sistemini zayıflatır. Kilo vermek için bir diyet sürecinde de olsanız almanız gereken zorunlu besin öğeleri vardır. Kısa vadede hızla kilo vermek amaçlanarak gereksiz besin kısıtlamaları yapılan diyetlerde arka planda bağışıklık sisteminizi zayıflattığınızı unutmayınız.